Filtreler
Filtreler
Bulunan: 124 Adet 0.021 sn
İlgili Araştırmacılar
[18]
BM Sürdürülebilir Kalkınma
[4]
İndexlenen Platformlar
[7]
Proje Başlangıç tarihi
[3]
Murat Akkuş
Bu çalışmada 18. Yüzyılda 1703-1780 yılları arasında yaşamış, Türkçe, Arapça ve Farsça olmak üzere üç dilde birçok eser vermiş, Tillo’nun yetiştirmiş olduğu çok yönlü, büyük İslâm âlimlerinden Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın (ö. 1194/1780) Tecvîdü’l-Ḳur’ân bi Lisâni’l-‘Arabî isimli risalesi ele alınmıştır. Harflerin mahreç ve sıfatlarına uymak suretiyle Kur’ân’ın güzel okunmasını öğreten tecvid ilmiyle ilgili olan risalenin Türkiye kütüphanelerinde tespit edilen sekiz adet el yazma nüshası bulunmaktadır. Nüshalardan üçü Erzurum’da yazılan Mecmû‘atü’l-me‘ânî’de, üçü ‘Urvetü’l-İslâm’da biri de Mecmû ...Daha fazlası
Mehmet Nezir Esin
Arapça, kelime hazinesi ve gramer açısından geniş bir dildir. Cahiliye döneminde Arapların şehir hayatından ziyade göçebe/bedevi bir hayat yaşamalarının bir sonucu olarak yazı geleneği tam anlamıyla gelişim göstermemiştir. Bu nedenle Arapça söz varlığı temelde sözlü (şifâhî) ve işitsel (semâî) kültüre dayanmaktaydı. Bu durum Arapçanın asli yapısını büyük ölçüde korumaya bir vesile teşkil etmekteydi. Ancak İslâm fetihleriyle toprakların genişlemesi neticesinde bir taraftan diğer dillere karşı Arapçayı koruma öbür taraftan ise yeni Müslüman olan kavimlere Arapçayı öğretme gibi amillerden dolayı ...Daha fazlası
Erişime Açık
Mehmet Nezir Esin
arih boyunca bölgemizde büyük medeniyetler yaşanmış ve bu medeniyetler çerçevesinde büyük âlimler yetişmiştir. Günümüzde hala bu serüven devam etmektedir. Diyarbakır’ın günümüz âlimlerinden birisi de hiç şüphesiz Zeynelabidin Çiçek (Amidî)’tir. Kasım 1946 yılında Diyarbakır’ın Dökmetaş (Qerekilîs) köyünde dünyaya gelen Âmidî zeki ve şairane bir ruha sahip olup aynı zamanda hattattı. Dini ilimlerin yanı sıra edebi ilimlerle de olan meşguliyeti, bu yeteneğinin daha da gelişmesine zemin hazırlamıştır. İlim aşığı olan Âmidî, ister fahri ister resmi olsun görev yaptığı her yerde öğrenci yetiştirmey ...Daha fazlası
Erişime Açık
Nurullah Oruç
Arapçada hurûfu’l-me‘ânî, sözün anlam ifade etmesini sağlayan en önemli etkenlerdendir. Bu harflerden biri de bâ harf-i cerridir. Aslında bu harf için benzer çalışmaların yapıldığı görülmektedir. Nahiv/sentaks türündeki eserlerde harf-i cerler bahsinde, mana harflerini ele alan müstakil eserlerde ve harf-i cerleri konu edinen özgün çalışmalarda incelenmiştir. Ayrıca müstakil olarak muhtelif açılardan özgün biçimde de irdelenmiştir. Kimileri bu edatın Kur’ân-ı Kerîm’in bazı sûrelerinde kullanım biçimlerine yer verirken, bazıları kullanıldığı belirli manalar açısından işlemiştir. Ancak Arap dili ...Daha fazlası
Erişime Açık
Nurullah Oruç
Metinleri cümleler, cümleleri ise kelimeler oluşturmaktadır. Kelime-lerin türlerinden biri de Arap dili literatüründe “hurûf-u meâni” diye isimlendirilen edatlardır. Arapça metinlere bakıldığında hemen hemen her cümle ve her satırda bu edatlara rastlamak mümkündür. Bu da edatların manaya katkısının ne denli önemli olduğuna işaret etmektedir. Cümle içerisindeki konumuna bağlı olarak gerek i‘rab, gerekse mana itibariyle değişkenlik arz eden edatlar, Arap dilbilimcilerinin bakış açısına ve yoruma dayalı olarak tartışmaya konu olmuş ve bu bağlamda sorun hale gelmiştir. Bu makalenin amacı, söz konu ...Daha fazlası
Erişime Açık
Nurullah Oruç
Cahiliye devrine ait şiirler, Arap dili ve edebiyatı bakımından büyük önem taşımaktadır. Nitekim gerek gramer ve gerekse belagat ilmi konusunda ortaya koyulan ve günümüze kadar intikal eden eserlerin hemen hemen tümünde söz konusu şiirlerle istişhat edildiği görülür. Bununla birlikte son derece önem arz eden bu şiirler, edebi açıdan birtakım kusurlardan ari değildir. Bu kusurlardan biri de şüphesiz ki kafiye kusurudur. Cahiliye devrine ait şiirlerdeki kafiye kusurlarının müstakil bir çalışmada ele alınmamammış olması, bizi böyle bir çalışmaya sevk etmiştir. Çalışmamız, Arap Cahiliye devri şiir ...Daha fazlası
Erişime Açık
Hasan Bulut
Kur’ân, eşsiz üslubu ve muhtevasıyla mûcizevî özelliklere sahiptir. Bu özelliklerin yanı sıra birtakım bilimsel gerçeklerin 14 asır evvel Kur’ân’da haber verilmesi ve son dönem teknolojisiyle bunların doğrulanması da, onun Cenâb-ı Hakk’ın kelamı olduğunun kesin kanıtlarındandır. Şüphesiz ki Kur’ân, sadece salt bilimden söz eden bir kitap değildir. Lakin onun son derece veciz ve hikmetli bir anlatımla işaret ettiği hakikatlerin bilimsel bulgularla keşfedilmesi, onu diğer kitaplardan farklı kılmıştır. Kur’ân’ın indirildiği dönemde Araplar, bilim ve teknolojiden anlamadıkları gibi onlar hakkında ...Daha fazlası
Mehmet Taşdelen
İslâm inanç sisteminin ana konularından biri imandır. İman, temel anlamda Allah’ın Hz. Peygamber aracılığıyla gönderdiği her şeyi kalp ile tasdik etmektir. İmana muhatap olan kimseye sorumluluk sahibi yani mükellef denir. Dini bir emirle muhatap olmanın çeşitli merhaleleri bulunmaktadır. Teklifin yapıldığı muhatabın durumunun uygunluğu anlamında ehliyetli olması gerekir. Ehliyeti; temyiz, bulûğ ve rüşd olmak üzere üç temel kavramla ifade etmek mümkündür. İlk kavramdan üçüncüsüne doğru ehliyetin kemâle erdiği anlamında tam ehliyetli olan muhatap tüm dini emirleri ve ibadetleri yerine getirmekle ...Daha fazlası
Erişime Açık
Mehmet Taşdelen
Bu çalışmada akıl-nakil arasındaki ilişkiyi ifade etmek amacıyla aklın fonksiyonel/işlevsel değerine kelâm ilmi açısından değinilmiştir. Kelamcıların, aklın kullanılma alanına nasıl baktıklarına ve nakil karşısında aklı nereye yerleştirdiklerine ilişkin görüşlerine yer verilerek bu konu hakkındaki yaklaşımları ortaya konmaya çalışılmıştır. Öncelikle aklın anlam alanı ile ilgili kavramsal çerçevede tanımlar yapılmış ardından Kur’an ve hadiste kullanımına değinilmiştir. Daha sonra da kelâm ekolleri açısından değerlendirilmesine geçilmiştir. Akla nassı yorumlama yetkisi vermesiyle kelam metodunu ...Daha fazlası
Erişime Açık
İslam’ın yeryüzüne yayılmasıyla birlikte Müslüman Araplar diğer milletlere karışmış; belli bir zaman geçtikten sonra fasih Arapça’da “lahn” denilen dil hataları ortaya çıkmıştır. Söz konusu bu hatalar devam ettiği takdirde dini metinlerin yanlış yorumlanmasına yol açacağından endişe eden Müslüman âlimler ve devlet idarecileri birtakım arayışlara girmiş ve Arapça gramerinin temelini oluşturan bir takım genel kaideleri belirlemişlerdir. Ebu’l-Esved ed-Düelî (ö. 69/688) ile başlayan çabalar kısa sürede olgunluk kazanmış ve nihayetinde Sîbeveyhî (ö. 180/796) ile birlikte sistematik hale gelmiştir. ...Daha fazlası